Yenikapı Mevlevihanesi, Sünbül Efendi aracılığıyla Mevleviliğe intisap eden Yeniçeri Katibi Malkoç Mehmed Efendi tarafından inşa edilip 1597 yılı Recep ayında hizmete açılmıştır.
     İnşasından kısa bir süre sonra Mevleviliğin İstanbul'daki en önemli merkezi haline gelmiş olan Yenikapı Mevlevihanesi, o dönemlerde hem halk hem de devlet ricali üzerinde etkili olmuş, açılışında devrin sadrazamı Mehmed Paşa, Yeniçeri Ağası Tırnakçı Hasan Ağa vs. tarikat şeyhleri hazır bulunmuş, gösterişli bir törenle açılmıştır. Binanın ilk müştemilatı semahane, mescid ve 18 adet derviş hücresinden oluşmaktaydı.
     İstanbul'un beş önemli Mevlevihanesi’nden biri olan Yenikapı Mevlevihanesi, tarikat mensuplarınca “âsitâne” olarak adlandırılmıştır. Yenikapı Mevlevihanesi, Osmanlı tekke mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan güzel bir örnektir. İsmini bugün "Mevlânâkapı" olarak bilinen sur kapısından almıştır.
     Yenikapı Mevlevihanesi Balkan ve Çanakkale Savaşları sırasında hastane olarak kullanılmıştır. Tekke mensupları I. Dünya Savaşı'nda İngilizlere karşı girişilen meşhur Kanal Harekâtına katılmak üzere Abdülbaki Dede kumandasında yalnızca Mevlevilerden oluşan "Mücahid-i Mevleviyye Alayı"na katılmışlardır. Tekkenin son postnişini olan Abdülbaki Dede Cumhuriyet döneminde "Baykara" soyadını almış ve 1935'te vefat etmiştir.
     Yenikapı Mevlevihanesi, edebiyatımızın seçkin şahsiyetlerinden Şeyh Çelebi’nin ve eski mûsikîmizin pirlerinden olan İsmail Dede Efendi'nin yetiştiği yerdir. Zamanında eski musikinin bütün geleneğiyle yaşatıldığı bir merkez olmuştur. Bu bakımdan sadece tarikat ve tasavvuf tarihi açısından değil kültür tarihimiz açısından da büyük bir önem taşır.
     Tekkelerin kapatılmasını izleyen yıllarda uzun bir müddet çocuk yurdu olarak kullanılmış olan Yenikapı Mevlevihanesi’nin ahşap semahanesi, 9 Eylül 1961'de çocukların çıkardıkları yangında tamamına yakını yanmıştır. Ayakta kalabilen dedegân hücreleri ve matbahı da 7 Mayıs 1997'de kundaklanmış, Mevlevihane geçirdiği bu yangınlar nedeniyle tamamen kullanılamaz hale gelmiş ve kapatılıp kaderine terk edilmiştir. 2005 yılında  Vakıflar Genel Müdürlüğü ve yerel yönetimlerin işbirliğiyle başlatılan restorasyon çalışmaları 2009 yılında tamamlanmış ve bina 2010 yılında tüm müştemilatıyla üniversitemize tahsis edilmiştir.
     Başta Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 65.000'e yakın basılı kitap, 150.000 e-kitap, 15.000 üzerinde e-dergi, 30 üzerinde veritabanı, güncel İngilizce, Arapça ve Türkçe gazeteler, 100'e yakın basılı dergi aboneliği ile hizmet verilmekte olan kütüphanesi ile araştırma merkezlerinin yer aldığı bu tarihi bina yüksek lisans, doktora öğrencileri ve araştırmacılar için bir kültür ve bilim merkezi olarak hizmet vermektedir.

Planladığınız toplantı, konferans, seminer, eğitim ve pek çok etkinlikte konuklarınızın ihtiyaçlarının eksiksiz şekilde giderileceği, tarihi binalarda modern teknolojinin sağladığı olanaklara sahip mekanlarımızla hizmetinizdeyiz.            
Salonlarımız kendi organizasyon günlerimiz dışında kalan tarihlerde her türlü kongre, konferans, seminer ve eğitim düzenleme amacına yönelik olarak kiralanabilir